Monday, February 6, 2012

O Kolye

Bir gün evden çıkarsın, çok uzaklarda kaybettiğin bir şeyleri bulmaya,
Çok uzaklarda sana ait olduğunu hissettiğin bir şeylere dokunmaya.
İçinde bir parça mutluluk bir parça henüz keşfedilmemiş duygularla. 
Yürürsün, yürürsün! Girip çıkarsın ucuz mağazalara.
Çok yorgunsundur ama içindeki güç devam ettirir seni bir yerlere taşımaya. 
Sonra bir anda bulursun kendini ilgini hiç çekmeyen bir mağazada
Kolyelere takılır gözlerin, rengârenk kolyeler, ellerini daldırırsın kolyelerin arasına. Kolyelerden birisi takılır parmak uçlarında sallanan ruhuna.
Küçük küçük gümüş renkli boncukların ucunda yuvarlak mavi bir taş.
Mavi taşın üzeri gümüş desenlerle çevrilidir ve taş eğiktir aynı zamanda
Ellerine alırsın kolyeyi, bir çekim yaşanmıştır aranızda, bir tılsım, bir yakınlık.
Senin olmalıdır artık, aranızda yaşanmamalıdır her hangi bir uzaklık, ayrılık.
Satın alırken bilinçsizce sorarsın satıcıya ; "Bu kolye hangi ülkeden geldi?"diye.
Nedeni düşünülmeden sorulan sorulardan biridir yalnızca
Satıcı cevap verir; "Afganistan!"
Kolye artık boynundadır. Anlamlandıramadığın tuhaf hisler yapışır duygularına.
Duyguların yapış yapıştır, bu duyguları ayıklamak, anlamak zorundasındır
Beynini kemiren büyük büyük sorular kafanın içinde durmadan vızıldanır.
Nedir bu kolyenin öyküsü acaba, kimin ellerine değmiştir,
Sana kendini neden tanımadığın bir insan gibi hissettirmiştir
O Afganlı kadın neler düşünüyordur yaparken bu kolyeyi, neler hissetmiştir?
Üzgün müdür yoksa mutlu mu?
Kolyenin parasıyla karnını mı doyurmuştur yoksa çocuğuna ceket mi almıştır
Belki de aylardır geciktirdiği ev kirasını yatırmıştır 
Gözünde Afganlı bir kadın canlanır, onun neler hissettiğini anlamak zorundasındır.
Gecenin bir yarısı sorular aklını bulandırır. Artık uykun kaçmıştır
Cevaplarını hiç bir zaman öğrenemeyeceğin sorular gelir aklını kanatır.
Acaba yaptığı ilk kolye miydi, yoksa sonuncusu mu? Kaç yaşlarındaydı?
Ölmüş müydü açlıktan ya da yakınında patlayan bir bombadan?
Çocukları var mıydı, ya da bir kocası?
Yüzler gelir gözünün önüne. Gelen yüzler hep aynıdır.
Çünkü bilirsin ki yüzler gelir geçer
Geriye kalan söylenmiş sözcükler ve ellerin bıraktığı şekillerdir.
İşte, O Afganlı kadından geriye kalan bu kolyedir. 
Dünyanın bir ucunda artık senin bedenindedir.
‘’Gözlerini kaparsın, parmakların dolaşır mavi taşın etrafında!
O Afganlı kadının
Yalnızlığı da, umutsuzluğu da, acıları da şu an avuçlarının arasında.  
Yavaş yavaş taşınır parmak uçlarından ve katılır sonsuz ruhuna…’’


Gunes Yilmaz
26 Ocak 2012

No comments:

Post a Comment