Tuesday, July 10, 2012

Sorular, sorular…


Bir sergi salonuna,
İnsanlar gelip gelip gidiyorlar…
Tablolara göz atanlar, görmezden gelenler, hiç görmeyenler.
Değişik değişik insanlar, tanıdıklar, tanımadıklar.
Meraklılar, meraksızlar.
Sanatseverler, sanatı seviyormuş gibi görünenler, sanatı hiç sevmeyenler.

Sorular, sorular…
O insanlar, sorular soruyorlar ressama!
Neden sorduklarını pek de bilmeden,
Sırf sormak için sorulan sorular!

Neden çiziyorsun peri bacalarını?
Neden hep yalnızlıgı anlatıyorsun?
Resimlerinde neden hep mavi kullanıyorsun?
Bir Adanalı olarak neden Adana’yı çizmiyorsun?
Resimlerin niye bu kadar pahalı?
Kapadokya’yı niye seviyorsun?
Resimlerinin anlamı ne?
Hadi bana anlat bu tabloda ne anlatmak istiyorsun?
Resimlerinde neden insan yok?

Ressam tedirgin,
Yorgun…
Kızgın…
Ne yapmalı?
Ne demeli?

Pılını pırtını toplasa çekip gitse…
Pişmanlık duyar mı içinde?
Cicileyip bicilese,
Allayıp pullasa o resimleri
Geri getirse!

Taş Köprü'yü, Toroslar'ı, Tepebağ Evleri’ni çizse
İçlerine de insan koysa, kanlı canlı!
Kalabalıklar olsa…
Mavi yerine de kırmızı, turuncu, sarı ve yeşil olsa!

Tabloların anlamlarını görse o insanların yorgun gözleri
Hala, hadi bana anlat derler mi bu tabloyu?

Bedava olsa o tablolar…
O insanlar,
Alip götürürler mi evlerine o tabloları?

Ressam,
Sonunda cevap veriyor o insanlara
Kendinden emin ama aynı zamanda kızgın bir şekilde
Siz ne görüyorsanız resim o'dur!

Gunes Yilmaz
17 Haziran 2012


No comments:

Post a Comment